- Ailemiz; Annemiz, babamız, eşimiz, çocuklarımız, onlar hayatın içinde bize en yakın olan kişiler. Ama çoğu zaman en güzel anları hayatın koşuşturması yüzünden onlarla doyasıya yaşayamıyoruz. Çocuklarımız büyüyecek, anne-baba bir gün göçüp gidecek ve içimizde hep bir pişmanlık kalacak keşke biraz daha birlikte olsaydım diye.
- Güzel anlar; galiba en çok kaçırdığımız ve yaşamayı unuttuğumuz anlar bu anlar. Çoğu zaman güzel bir anın değerini bilemeyiz. Halbuki elimizde hep şimdi vardır. Ama beyin bize geçmiş ve gelecekte varmış gibi gösterir. Ama geçmiş çoktan elimizden uçup gitmiştir. Gelecek ise tamamen bir sır perdesi arkasındadır.
- Sohbetler; sanırım bu söyleyeceğime herkes katılır. Artık kimse gerçek anlamda birbiriyle sohbet etmiyor/edemiyor. Hayat geçerken tek başına bir telefon veya bilgisayar arkasında geçip gidiyor artık. Arkadaş toplanmalarında bile belli bir müddet sonra sohbet tıkanır ve kafalar telefonlara gömülür oldu. Halbuki sohbetler harikadır. Güzel dostlarla yapılacak bir sohbet hiç bir şeye değişilmez.
- Hayatın kendisi; belki bundan beş yıl veya 10 yıl sonra hatta yarın yok olacaksınız. Yaşamayı sevin, akışına bırakın ve huzura teslim edin kendinizi. Hayat gerçekten siz farkındalıkla yaşayınca güzel. Bir çiçek görünce koklayın, gülme fırsatlarını kaçırmayın, tanımadığınız kişilerle selamlaşın ve hayatın farkında olun.
- Mutluluk; aslında en çok unuttuğumuz ve en çok aradığımız şey mutluluk. Ama mutlu olmak için farkında olmak gerekiyor. Hayatın ve akışın farkında olan kişi mutlu olur. Mutluluk biz orada olmadığımız için bizi bulamıyor. Orada, yani şimdide ve anın içinde...
Ama unutmadığımız şeylerde yok değil; dizileri, sabah programlarını, abuk-sabuk yarışmaları asla kaçırmayız...
"Sizde fazla mavi var mı, fazla bir gökyüzü, fazla bir cumartesi, fazla bir gülüş?
Sizde fazla bir hayat var mı? "
- Haydar Ergülen