28 Şubat 2018 Çarşamba

Özlemek


Sıradan uyanılmış, sıradan şeyler yapılmış, sıradan insanlarla geçirilmiş bir günün sonundasındır. İçinden kendini telkin edersin "birazdan yatacağım". Ama o işler öyle olmaz genellikle.

Oturur kalkarsın. Güler geçersin. Yer içersin. Ama o işler hiçte öyle olmaz işte..

İçinde bulunduğun gün pratikte her ne kadar sırdan olsa da teoride oldukça anlamlı ve önemlidir. Omuzunda taşıdığın-taşımaya gönüllü olduğun-bu anlam ve önem seni günden güne daha da yere iterken, ısrarla dik durmaya çalışır bedenin. Aslında bu insanın kendini hırpalayış şeklidir.

Olmak isteyip olamadıkların, duymak isteyip duyamadıklarındır aslında seni bu hale getiren. Sırf mızmız görünmemek adına sakladığın o kocaman duygular sıkış tepiş olur gün geçtikçe içinde. Büyüdükçe tekmeler, tıpkı doğmayı bekleyen bir bebek gibi. Gün geçtikçe daha da zorlanırsın yürümekte. Gün geçtikçe daha çok bulandırır içini. Her şeyini.

Gün gelir çığlıklar atarsın, döker saçarsın ne varsa. Aslında o an her gün gelir. Aslında o an her günün sonunda gelir. Tüm gün attığın mavradan kahkahaların cezası gibi iner suratına. Fiziksel acı çektirmez suratına inen okkalı tokat. En kötüsü de budur ya. İçinin acıdığını hissedersin. Deli gibi hemde.

Özlemek her sabah gebe kalınan, her akşam yalnız kaldığınız anlarda canınızdan can götürerek kendini dışarı atan bir histir belki de. Özlem duyduğunuz her gün sıradan başlar, evet. Ama o işler hiçte öyle olmaz işte..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder